28 Şubat 2021 Pazar

CEHENNEM (Providence Üçlemesi 2)JAMİE MCGUİRE

Şubat 28, 2021 0 Comments



Merhaba, uzun bir aradan sonra tekrar sizinleyim.Bugün Araf ile başladığımız maceraya cehennem ile devam edeceğiz.




Nina Grey, şeytanlarla yaptığı savaşın yaralarını yeni yeni sarıyordu. Geçmişte olanlar çok uzakta kalmış gibiydi. Hem okuluna devam ediyor hem de babasından kalan şirketin başına geçmek için hazırlanıyordu. Her şey normale dönmüştü, geceleri gördüğü kâbuslar dışında...

Nina ve nişanlısı Jared için bu kâbusların tek bir anlamı vardı: Yaklaşan tehlike ve Şeytanlarla yapılacak olası bir savaş… Tatlı Bela'nın yazarı Jamie McGuire, Providence üçlemesinin ikinci romanı Cehennem'de hem içinizi ısıtacak hem de tüylerinizi diken diken edecek!
(Tanıtım Bülteninden)

Sayfa sayısı:352


Providence serisinin ikinci kitabı olan Cehennem'in konusu ilk kitap Araf'a göre daha fazla oturmuş ve akıcıydı. İlk kitapta kitabın ana konusu olan melekler, şeytanlar , cennet ve cehennem konuları üstün körü anlatılmış karakterler tam oturmamıştı. Bu kitapta ise tam tersi ilk sayfalardan itibaren hiç bitmeyen bir macera vardı. Şeytanlar hakkında daha fazla bilgiye sahip olduk ve ilk kitapta aydınlatılmayan bazı konular açığa kavuştu. Claire ve Ryan arasında ki ilişki Nina ve Jared ilişkisinden daha samimi geldi diyebilirim. Genel olarak ilk kitaba göre daha başarılı buldum. Tek sorun Sasha karakteriydi, Nina'nın pozisyonunda ki birine davranışları çok saçmaydı olmasa da olurdu diye düşünüyorum. Üçüncü kitap olan Cennet kitabında melekler hakkında daha fazla bilgiye ulaşacağımızı ve konunun tamamen oturacağını düşünüyorum.

Ben Providence üçlemesini İlknokta.com adresinden bir kampanya ile 3 kitap 20 tl gibi bir fiyata almıştım. Gerçekten çok uygundu. Kampanyaları takip edebilirsiniz.

Sizin kitap hakkındaki görüşleriniz neler? Aşağıya yorum olarak ekleyebilirsiniz.👇💞😍😊Serinin son kitabında görüşmek üzere✋😍😀

5 Temmuz 2020 Pazar

ARAF-PROVİDENCE ÜÇLEMESİ 1

Temmuz 05, 2020 0 Comments

Selaaam😊 Bugün sizinle Providence üçlemesinin ilk kitabı olan Araf adlı romanı inceliyeceğiz. Yazarın tatlı bela serisinin tüm kitaplarını okumuş biri olarak çok büyük umutlarla kitaba başlamıştım bunu belirtmek istiyorum. Okuyan herkesin beğendiği bir seri ilan Providence serisinin ilk kitabı Araf açıkçası benim için biraz hayal kırıklığı oldu. Gelin hep beraber kitaba niye ısınamadım , neden hayal kırıklığına uğradım inceleyelim.😊🌼



Işığın olduğu yerde, karanlık da vardır.

Nina, babasının ölümüyle kendisini Providence'ta varlığından hiç haberdar olmadığı bambaşka bir dünyanın içinde bulur. Babasının cenazesinin olduğu gün otobüs durağında tesadüfen karşılaştığına inandığı çekici, karşı konulamaz Jared ile yakınlaşmasıysa Nina'nın hayatını tamamen altüst eder.

Jared ile Nina'nın birbirlerine âşık olmaları işleri tamamen zora sokar. Jared, Nina'yı sadece babasının düşmanları olan insanlardan değil, kendi soyundan olan yarı meleklerle Cehennem'deki Şeytanlar'dan da korumak zorunda kalır. Jared ile Nina'nın birlikte olabilmek için kaderlerine karşı gelip düşmanlarını alt etmeleri gerekir.

Tatlı Bela ve Ayaklı Bela romanlarıyla olay yaratan Jamie McGuire, bu kez farklı bir seriyle karşımıza çıkıyor.

Providence üçlemesinin ilk romanı Araf, devamını merakla bekleyeceğiniz fantastik bir aşka sahne oluyor.
(Tanıtım Bülteninden)


                             👇🏻 👇🏻👇🏻👇🏻


Kitaba başlarken okuyanların yorumlarından dolayı çok büyük umutlarım vardı , ancak biraz hayal kırıklığına uğradım. Fantastik bir roman beklerken 500 sayfa boyunca tam oturmamış bir aşk romanı okudum. Kitabın teması olan melekler ve şeytanlar hakkında çok az detay vardı. İlk 150 sayfa hikaye bir türlü oturmadı. Sonunda konuya geldik, konu akışı yerine oturdu derken, konunun devamı gelmedi sürekli kendini tekrar etti.Ana karakterler tam oturmamıştı kaç sayfa geçerse geçsin bir türlü   ısınamadım,  Nina'nın melekler ve şeytanların gerçek olduğunu öğrendiğinde verdiği tepki bile garipti sanki adam ben doktorum demiş gibi sakin bir tepki verdi. Dediğim gibi 500 sayfa boyunca bir aşk okudum ve o kadar klişe o kadar oturmamış bir aşktı ki sıkılıp kitabı bırakmak istediğim çok yer oldu.  Belki bu ilk kitap olduğu için sadece konuya giriş yapılmıştır  ve serinin diğer iki kitabında olaylar toparlanıyordur. Cennet ve cehennemi okuduktan sonra daha net bir fikrim olacağını düşünüyorum.

Sizin kitap hakkında ki görüşleriniz neler ? Benimle paylaşırsanız çok sevinirim hemen şuradan yorum olarak ekleyebilirsiniz 👇🏻👇🏻👇🏻👇🏻🌼 Mutlu günleriniz olsun bir sonraki kitapta görüşmek üzere 😊🌼👍🏻💞

20 Haziran 2020 Cumartesi

BİR KADININ YAŞAMINDAN YİRMİ DÖRT SAAT-STEFAN ZWEIG-REN

Haziran 20, 2020 0 Comments
Herkese merhaba, bazı klasikler vardır herkesin okuması gereken 100 kitap, 1000 kitap diye bahsedilen. Stefan Zweıg kitapları bu listelerin vazgeçilmezleridir.Bugün bir Stefan Zweıg kitabı olan Bir kadının yaşamından yirmi dört saat adlı eseri inceleyeceğiz.Ben Stefan Zweıg kitaplarını İş Bankası Kültür yayınlarından alıyordum aslında, hepsi aynı yayın evinden bir seri oluşturuyordum.İş Bankası Kültür yayınlarının çevirisi oldukça güzel, diğer yayın evlerinin çevirilerini önermedikleri için pek yaklaşmıyordum açıkçası. Ancak benim ilk aldığım Stefan Zweıg kitabı ( Bilinmeyen bir kadının mektubu) Ren yayınlarından dı ve çevirisini beğenmiştim gayet akıcıydı. A101 de gezerken 1,95 TL gibi bir fiyata klasikleri bulunca dayanamadım  elimde olmayanları aldım🙈😊 Çevirisine gelecek olursak bazı yerlerde takıldığım noktalar oldu, anlam karmaşası ve noktalama işaretleriyle alakalı takıldığım kısımlar oldu ancak çok fazla değildi.Tabi ki çevirisi doğrumu, değil mi bu konuda bir yorum yapamam. Ben kitapları alırken ne kadar  araştırsam da Ren yayınları hakkında bir yorum yapılmamış belki almayı düşünenler kararsız kalanlar vardır diye düşündüm, o yüzden bu ek yorumu yapıyorum 💛💜


                                            



“Her şey karanlıkta olup bitmişti. Tıpkı bir sel tarafından açılan girdapta iki taşın aniden birbirine çarpması gibi.”

Stefan Zweig, Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat’te ondan aşina olduğumuz kısa fakat vurucu tarzını yeniden ortaya koyuyor. Yaşamı etkileyen yirmi dört saatlik deneyimiyle Bayan C., anlatıcımıza yıllar önce başından geçen ve bütün hayatına tesir etmiş hikâyesini anlatır. Bir kumarhanede tanıştığı bir genç, Bayan C.’nin üzerinde yıllar sonra bile unutamayacağı hisler bırakmıştır. Böylece zamanın, yanından geçip gittiğimiz insanların yaşamlarının kıymetini verilebilecek en somut yönleriyle vermiş Zweig, biz okurları bir kez daha kendine hayran bırakacak bir hikâye sunuyor.

“Uzaklaş! Uzaklaş! Uzaklaş! Bu şehirden, kendinden uzaklaş! Eve, insanlarına, kendi eski hayatına dön!”



Her zaman merak etmişimdir, tüm hayatını geride bırakıp, sonunu göremedikleri bir yarına yol almaya insanlar nasıl cesaret eder? Kitapta bir kadının bir anda tüm hayatından vazgeçip sonunu bilmediği bir yola adım atmak istemesini ve bu kararları alırken içinde bulunduğu ruhsal duruma değinilmiş.Kitap evli ve iki çocuk sahibi bir kadının ailesini terketmesiyle başlıyor. Olaya şahit olan insanlar bu konun doğruluğunu tartışırken olaya zarif ve sessiz bir kadın olan Bayan C. dahil oluyor ve kitabın sonunda bana oldukça anlamlı gelen şu cümleyi kuruyor;

"Bir kadının, sevgisine layık olup olmadığından asla emin olamayacağı alalade bir adam uğruna kocasını ve iki çocuğunu terk etmesini değersiz ve çirkin bulmuyor musunuz ?"

Yıllardır içinde tuttuğu sırrın utancıyla yaşamış olan Bayan C. bu tartışmadan sonra  tüm yargı ve ahlak kurallarından bağımsız, objektif olarak  kendisini anlayacağını düşündüğü için karakterimizle konuşmak istediğini söylüyor.Kitabımızın asıl hikayesi de burada başlıyor. Bayan C içinde bulunduğu ruhsal durumu, hayatını değiştirecek o yirmi dört saatte neler yaşadığını her şeyi geride bırakıp sadece yirmi dört saattir tanıdığı bir yabancıyla gitme düşüncesine nasıl kapıldığını anlatıyor.Kurduğu  son cümlelerden biri ise Bayan C.'yi anlamamızı sağlıyor;

"Siz Bayan Henriette'i savunduğunuzda ve coşkuyla yirmi dört saatin bir kadının kaderini tamamen belirleyebileceğini söylediğinizde beni kastediyor muşsunuz gibi hissettim.Size minnettar kaldım. Çünkü kendimi ilk kez onaylanmış gibi hissettim."
Ben kitabı beğendim, zaten 96 sayfalık ince bir kitap bir oturuşta bitiyor . Eğer daha hiç Stefan Zweıg kitabı okumadıysanız şiddetle okumanızı tavsiye ederim. Benim ilk okuduğum Zweıg kitabı, Bilinmeyen bir kadının mektubu idi ve çok beğenmiştim.

Sizin kitap hakkında ki görüşleriniz neler ? Okuduysanız ya da okumayı düşünüyorsanız yorumlarınızı benimle paylaşırsanız sevinirim.Hemen şuradan👇😊😊

25 Ekim 2018 Perşembe

OKU-OKU KİTAP ALIŞVERİŞİ

Ekim 25, 2018 0 Comments
Merhaba kitap kurtları😊

Yeni bir alışveriş degerlendirmesi yapacağım.
Genelde BKM kitaptan alışveriş yapıyorum bunun en büyük sebebi kargonun genelde bedava olması ve kredi kartına peşin fiyatına taksit fırsatları. Oku okudan istediğim bir kitap indirime girdiği için alışveriş yaptım.

Genel olarak fiyatlar ortalama, diğer sitelerle aynı. Ancak her sitenin her ay kendine göre indirimleri oluyor. Kitaplarım kısa sürede elime ulaştı. Tertemiz di, iyi paketlenmişti, ne bir kırışıklık ne bir kıvrılma vardı. Ayrıca küçük  bir poşetin içinden kahve ve ayraç lar çıktı.Ben siteden memnun kaldım, güvenilir hızlı, temiz. Tek sorun kargo. Kargo 75 TL ve üzerine bedava.. 50 bile degil😣 Bu durum bence büyük bir sorun. Her zaman yüklü alışverişler yapmıyoruz sonuçta. Kargo sorunu olmasa her zaman kullanacağım bir site olabilirdi. Ancak yüklü bir alışverişe kadar ya da istediğim bir kitap çok avantajlı olmadığı sürece bir daha  kullanacağımı sanmıyorum. Yine de güvenlimi, önerirmisin derseniz o konuda endişeniz olmasın ben bir sorun yaşamadım.

Umarım yardımcı olabilmişimdir. Sevgiyle kalın.😊

LEVANA_BİR AY GÜNLÜĞÜ KİTABI YORUM

Ekim 25, 2018 0 Comments
Merhaba kitap kurtları😊

Bugün Ay günlükleri kitabında ki kötü kraliçemiz Levana'nın yaşamını anlatan Levana kitabını yorumlayacağım.

Ön ve arka kapak yazısını şuraya bırakıyorum👇😊😊


Ayna, ayna, söyle bana benden güzeli var mı dünya'da? Ya da Ay'da...

İki gezegen arasında aşklarını ne kadar sürdürebilirlerdi kİ?Daha doğrusu, bir gezegen ve Ay arasında. Ya da her neyse. 

Saf kötülüğün bir adı var. Aldatıcı maskelerin ardında gizleniyor ve gücü eline geçirmek için "büyü"sünü kullanıyor. Peki ama Kraliçe Levana kim? Yolu Cinder, Scarlet ve Cress'le kesişmeden yıllar önce, Levana'nın çok farklı bir hikâyesi vardı. Daha önce hiç anlatılmamış bir hikâye... Şimdiye kadar.

New York Times çoksatarı yazar Marissa Meyer, Levana'da büyüleyici kötü karakterinin geçmişini anlatıyor. Aşk ve savaş, ihanet ve ölüm üzerine unutulmaz bir hikâye. Üstelik "Ay Günlüğü" serisinin heyecan dolu final kitabı Winter'ın giriş bölümleri de sizi bekliyor.
(Tanıtım Bülteninden)

Sayfa Sayısı: 216

Öncelikle bu bir ara kitap 4.kitap değil.Levana'nın geçmişini neden Cinder'ı öldürmeye çalıştığını,Winter'ın babasıyla nasıl evlendiğini, Winter'ı görüyoruz. Levana özünde iyi bir karakter değil.Kin dolu bir ailede yetişmiş sevginin ne olduğunu bilmeyen aşkın bile kaba güçle elde edilebileceğini sanan bir karakter.Aslında bunlar ailecek deli.Güçleri yüzünden sarhoş olmuş tek düşündükleri kendi istekleri olan kişiler.Ailesi ölünce aklı beş karış havada kötü kalplilikte Levan'yı geçen ablası tahta geçiyor.Üstelik sorumlulukları umrunda değil.Levena ise yönetme arzusu olan bir genç kız.Ablasının aksine oldukça bilgili ve hevesli.Ama daha önce dediğim gibi gözlerini o kadar çok hırs bürümüş ki her şeyi onlar için yaptım dediği halkını bile düşünmüyor.Winter'ın babasına ise hastalıklı bir şekilde aşık.Ben Levana'dan hala nefret ediyorum kitap bende onu sevecek bir etki bırakmadı.Oysa ki Kupa kraliçesi'ne sonuna kadar hak vermiştim.😊Kitap bende ayrıca Winter kitabı için oldukça merak uyandırdı.Zaten ilk 4 bölüm kitabın sonuna eklenmiş.Son kitap için sabırsızlanıyorum.

Siz kitabı okudunuz mu? Kitap hakkında ne düşünüyorsunuz?

6 Ekim 2018 Cumartesi

CRESS-BİR AY GÜNLÜĞÜ KİTABI YORUMU

Ekim 06, 2018 0 Comments
Merhaba kitap kurtları 😊

Bugün Ay günlükleri serisinin üçüncü kitabı Cress ile devam ediyoruz serüvene.Öncelikle kitabın ön ve arka kapak yazısını koyuyorum.👇😊



Daha ufacık bir kız çocuğuyken, cadı onu ne kapısı ne de merdiveni olan bir uzay uydusuna hapsetti. Gelecekte bile, Kuleye Hapsedilen Genç Kızlar Var...

Cress, Cinder'ı Kraliçe Levana'nın hain planlarından haberdar etmek için her şeyi göze almıştı. Ancak ufak bir sorunu vardı. Çocukluğundan beri, hapsedildiği bir uyduda yaşıyordu ve ona eşlik eden tek şey internet bağlantılı ekranlardı. Elinde yalnızca bu ekranlar olunca, Cress'in de efsanevi bir hackera dönüşmesi kaçınılmazdı. 

Bütün Dünya; Cinder, Kaptan Thorne, Scarlet ve Wolf'un peşindeydi. Onlar ise Levana'nın planlarını altüst etmek için Cress'i esir tutulduğu uydudan kurtarmaya ant içmişti. Ancak bir şeyler ters gitti ve ekip üyeleri uzayın ortasında birbirlerini kaybetti. Kraliçe Levana ise hiçbir şeyin İmparator Kai ile düğününü engellemesine izin vermemeye, dolayısıyla Cinder'ın peşini bırakmamaya kararlıydı. 

Cress, Scarlet ve Cinder, Dünya'yı kurtarmaya gönüllü olmamıştı. Yine de Dünya'nın tek umudu Cress, Scarlet ve Cinder'dı.
(Tanıtım Bülteninden)
Sayfa Sayısı : 560

Cress Rapunzel masalının farklı bir yorumunu anlatıyor.Bu sefer güzel kızımız bir kulede değil uzay mekiğinde hapis.Onu kurtaran ise beyaz atlı prens değil kaçak bir gemisi olan yakışıklı kaptanımız.Serinin diğer kitaplarında olduğu gibi yazarın anlatımı akıcı, olaylar sürükleyici. Cress bir kabuk yani aylı yetenekleri olmadan doğmuş ve ailesinden alınmış.Yıllardır kulede, kraliçenin baş sihirbazı tarafından hapsedilmiş.Tek dostu daha küçücük bir kızken kaydettiği çocukluğu.Sihirbaz gemiye kesici bir alet sokmadığı için saçları upuzun😊 💇Kitap Cinder ve arkadaşlarının Cress'i kurtarmaya gitmeleri ve kaptanla Cress'in dünyaya düşmesiyle başlıyor.Evet düşmesiyle😂Kitap genel olarak güzeldi, Cress'in Kaptana koşulsuz aşık olması da çok sevimliydi, üstelik daha onu tanımıyorken bile.
**Spoiler**

Kai ve Cinder sonunda kavuştu💗Düğünden damat kaçırmak tam Cinder tarzı😅
Kaptanın Cress onun gerçekten kahraman olmadığını öğrenince vereceği tepkiden korkması o kadar sevimliydi ki yüzümde tebessümle okudum😊
İko'nun sonunda hayalinde ki bedene kavuşması beni oldukça sevindirdi. İko benim en sevdiğim robot😊
Ve Doktor.. Yıllar sonra kızına kavuşması ile kaybetmesi ciddi manada üzdü😰

Ben kitabı serinin diğer kitapları gibi sevdim.Peki ya siz? Yorumunuzu hemen şuraya bırakabilirsiniz 👇😊.

KALPSİZ-MARİSSA MEYER KİTAP YORUMU

Ekim 06, 2018 0 Comments
Merhaba kitap kurtları😊

Bugün Ay günlükleri serisi yazarı Marissa Meyer'in seriden bağımsız kitabı Kalpsizi yorumlayacağız.😊

Kitap bu sefer bizi Alice harikalar diyarına doğru yola çıkarıyor.Doğrusunu söylemek gerekirse her ne kadar Alice benim en sevdiğim masallardan biri olsa da daha önce kitabını okumadım 🙈Ancak bu kitaptan sonra Alice dünyasına dair her şeyi okumak istedim her bilgiyi edinmek. Film ve animasyonlar yetmedi😊En kısa zamanda kitabını da okuyacağım. Şimdi gelelim Kalpsiz kitabına. Öncelikle kitabın ön ve arka kapak yazısını aşağıya bırakıyorum.👇👇😊



Harikalar Diyarı’nda dehşet saçmasından ve kötü namlı Kupa Kraliçesi olmadan- önce, yalnızca âşık olmak isteyen bir genç kızdı.
Müzmin bekâr Kupa Kralı’nın gözdesi ve Harikalar Diyarı’nın en çok arzulanan genç kızlarından biri olsa da Catherine’in bambaşka bir tutkusu vardı. Tatlılar! Yetenekli bir pastacı olarak tek isteği, en iyi arkadaşı Mary Ann’le birlikte bir pastane açmaktı. Ama annesine kalırsa, yakın gelecekte kraliçe olacak genç bir kadın için böyle bir hayal çok yersizdi.
Derken Cath, yakışıklı ve gizemli kraliyet soytarısı Jest’le tanıştı. İlk kez gerçek aşkın çekimine kapıldığını hissetti. Kral’a karşı gelmek ve ailesini kızdırmak pahasına, Jest’le aralarında başlayan yoğun ve gizli flörte kendini bıraktı. Cath, kendi kaderini yazmaya ve aşkı kendi kurallarıyla yaşamaya kararlıydı. Ancak büyü, delilik ve canavarlarla dolu bir diyarda, kaderin başka planları vardı.
-New York Times çoksatarı yazar Marissa Meyer-
“Ay Günlükleri”nden sonraki ilk bağımsız romanında, okuru bu kez, Alice Harikalar Diyarında efsanesinin öncesine götürerek büyülüyor.
(Tanıtım Bülteninden)

Sayfa Sayısı : 542

Kitap Alice 'i değilde Kupa kraliçesinin nasıl bu kadar nefret dolu,cani bir canavara dönüştüğünü konu alıyor. Catherine benim çok sevdiğim bir karakter oldu.Tek hayali harikalar diyarının en sevilen pastanesini açmak olan neşeli,kalbi sevgi dolu bir genç kız ve tek amacı kızını kralla evlendirmek olan bir anne. Aslında Catherine ailesine çok düşkün.Başına ne geliyorsa  bu yüzden geliyor zaten. Catherine hayallerinin peşinden mi gidecek, her şeyden vazmıgeçecek?Ve Jest sen ne güzel bir karaktersin. Sizin aşkınız ne sevimli bir aşk.😊Eğer kitabı daha okumadıysanız tavsiye ediyorum ben kitabın devamı olmadığı için çok üzüldüm o derece beni içine çekti.Artık en sevdiğim masal karakteri şüphesiz Kupa kraliçesi. Sonuçta her kötünün arkasında taşıyamadığı yükler vardır ve bu yola girmeye zorlanmıştır.Gerçi bazıları sebepsizce bir nefretle dünyaya geliyor örneğin Levana😐

**Spoiler**

Jest ölümünle sadece Catherine değil bende kalbimi kaybettim.O kadar üzüldüm ki kitabın sonuna kadar hep bir ümit dirilmeni bekledim.Tabi ki öyle bir şey olamazdı sonuçta bu Kupa kraliçesinin doğuşunun hikayesi.Saf öfke ve tutkunun. Bir ümit kitabın devamı çıkmış mı,çıkacak mı diye araştırdım hatta.Ama tek kitap ne yazık ki. Gerçi devam etse büyüsü bozulur muydu kitabın bilemem.😏
 Catherine'in geldiği son noktanın kelimelere dökülmüş halini bırakıyorum buraya.Kitabın ilk sayfasında yazıyor.
"Kupa kraliçesini kendi kendime yönetilmez tutkunun cisimlenmiş hali olarak resmettim. Kör ve amaçsız bir öfke."
-Lewis Carroll-

Sizin kitapla ilgili söylemek istedikleriniz var mı?Hemen şuraya yazabilirsiniz.😊👇



Follow Us @soratemplates